6 Kasım 2008 Perşembe


Ödev: Alfred Hitchock'un Arka Pencere adlı filmini, aşağıdaki linkte bulunan 4 adet Rene Magritte resminden en az birine gönderme yaparak analiz ediniz.

10 yorum:

merwe dedi ki...

Gerçekten çok dar bir alanda kısıtlı sahnelerle kurgulanmış ve beyaz perdede başarısını sergilemiş olan “Arka Pencere” bizlere 50lerin sadeliğini ve güzelliğini hatırlatıyor. Binalar, giysiler, saç modelleri,iç içe yaşam tam bir klasiktir.Efektsiz,kansız ve şiddetsiz de gerilim filminin çekilebildiğini ayni zamanda mizahında içerisinde yer alabileceğini kanıtlayan bir yapıttır.Kırık bacağı yüzünden zorunlu tatil yapan bir fotoğrafçıyı canlandıran James Stewart çok meraklı bir kişiliktir.Öyle ki oturduğu pencereden etrafındaki insanların hayatını takip etmektedir.Filmi izlerken sahip olduğu merakı bizlere de aşılayan oyuncumuz filmin ilerleyişinde açık perdeler ve elindeki dürbünü sayesinde bizlerinde merakını gidermektedir.Kesinlikle çok güzel diyaloglara sahip olan film her ne kadar sıkıcı gibi görünse de izleyenleri içerisine çeken ve sonuna kadar keyif veren bir senaryodur.

emreaksakal dedi ki...

Profesyonel fotoğrafçı olan Jeffries , kırık bacağı sebebiyle evine , hatta odasına
hapsolmuştur .Bakıcısı Stella'nın da yardımı ile evinde istirahat eden Jeff,
can sıkıntısından dolayı karşı apartmanları "röntgen" leyerek vakit geçirmeye
çalışmaktadır . Bu esnada bir adamın karısını öldürdüğüne tanık olur ve öncelikle
sevgilisi Lisa'yı bu konuda ikna eder . Lisa ve Stella'nın da yardımıyla olayı polise
kanıtlamaya çalışır. Bu da hayatlarını tehlikeye sokar .

Bu filmin bana çağrıştırdığı kavram ise "mahremiyet". Yaşam mekanlarımız ile dış dünya arasında bağlantı kuran pencereler aslında mahrem yaşamımızı da diğer kişilere seyrettirebiliyor.
Rene Magritte, "Eternal Evidence" resminde de, en mahrem olgu diyebileceğimiz "kadın vücudu"nun pencere (çerçeve) arkasından görünüşünü resmetmiştir.

fnur23 dedi ki...

Sinemanın önde gelen eserlerinden biri olan Rear Window –Arka Pencere ayağı alçıda olduğu için evde oturmaya mahkum olan ve boş zamanını karşıdaki apartmanda yaşayan insanları gözlemleyen bir fotoğrafçının hikayesini sunar bize..Sadece sunmakla kalmaz kimi zaman bizi de hikayenin içerisine alır..

James hayal dünyası geniş bir fotoğrafçıdır..Penceresinin kenarına oturur, dürbünü ile karşıdaki daireleri izlemeye başlar..Her daire ayrı bir sahne gibidir..Kamera bir sahneden diğerine akmaktadır..Ve James kendine her sahnede bir şeyler yakalamaktadır..Kimi zaman o insanlarla güler kimi zaman dertlerine ortak hisseder kendini..Her daire-sahne ayrı ayrı olsa da bir bütünün parçaları gibidirler James
'in gözünde..Tıpkı Rene Magritte’nin Eternal Evidence isimli tablosunda olduğu gibi..Detaylar bizi bütüne götürmektedir..

James gözlemlemeye devam ettikçe o insanları daha iyi tanımaya başladığını düşünür..İlk başta utanarak yaptığı bu röntgencilik sonradan onu hiç ummadığı bir maceranın içine doğru sürükler..Ve görmediği şeyleri artık görebiliyor olmak ona cazip gelir..Ki bunun en cazip tarafı da görülmeden görmektir..Kendine bir senaryo yazar ve artık dürbünün ucundan sadece görmek istediği gibi görür..Bunu da Rene Magritte’nin Reproduction_Prohibited isimli tablosuyla bağdaştırmak mümkündür..Tabloda bir adam aynanın önünde durur fakat yüzünü görmek yerine sırtını görmektedir..

Mekan-yaşam ilişkisini hissettiren, ince detaylarla süslenmiş keyifli bir filmdi..Teşekkür ederim..

Mete GÜRSOY dedi ki...

“Rear Window”, 1957 yapımı müthiş bir film. Tamamı 15 m2 de geçmesine rağmen müthiş kurgusu sayesinde izleyiciyi heyecanlandıran , zaman zaman geren ama müthiş bir keyif veren bir film. Fotoğraf sanatcısı jeffries bir kaza sonucu sol ayağını kırmıştır ve evinde tekerli sandalyesine geçici bir sürede olsa mahkum kalmıştır. Bu süre boyunca jeffries komşularını gözetleyerek zamanını geçirmektedir, bunu canı sıkıldığı için değil kendi doğasında olduğu için yapmaktadır. Tüm film süresince jeffries evinden çıkmamaktadır (penceresinden atıldığını saymazsak tabii). Filmin sınırlarını belirleyen ise apartmanın dört duvarı değil karşımızdaki pencerelerdir. Kahramanımız ve biz tüm yaşananlara tanık olamıyorsak da sınırların bize izin verdiği kadar olaylara katılabiliyoruz. Alfred Hitchock filmde öyle bir kurgu sunuyor ki en önemli parçayı çıkarıyor ama bunun eksikliğini hissetmiyoruz. Elimizde birbirinden bağımsız 5 ayrı resim var ama bunların hepsinin aynı kadına ait olduğunu söyleyebiliriz. Tıpkı jeffries’in olay anını ya da cesedi görmeden sadece resmin parçalarını bir araya getirerek bir cinayetin işlendiğini ve bir katil olduğunu söylediği gibi. Burada Hitchock’un dehasına saygı duymak gerekir eğer filmin sonunda komşu gerçekten de katil çıkmasa hiç birimiz şaşırmazdık tıpkı katil olduğunu öğrendiğimizde şaşırmadığımız gibi. Mete Gürsoy

Pinar Ercan dedi ki...

Geriliminden ziyade zekice hazırlanmış diyaloglar, izleyiciye de dürbünü verip baktırma isteği, tek mekandan dolayı oluşan gerilim ve merak, filmi izleyenin dikkatini çekmeyi başarmasını sağlayan unsurlar..Kamera hareketleriyle gerilimi yaratibilmenin en iyi örneklerinden.Bir film için yönetmenin ne kadar önemli olduğunu orataya koyan bir film.

Alışılmışın dışında İzlenmekten ziyade izlediklerinden dolayı kaygıya kapılan bir karakter jeffries.
İnsanların birbirlerine sadece bir kapı kalınlığı kadar uzak olmalarına rağmen ne kadar farklı hayatlar içerisinde yaşadıklarına tanık oluyoruz..Magritte ‘nin “unexpectedanswer” tablosunda da kapıların ardındaki karanlığı,herkesin kendi içine dönük yaşantısına dair bir gönderme ve umulmadık cevapların bu kapıların ardındaki gizliliklerde saklı olduğunu anlatıyor bizlere.

Bir çok kez bakıpta göremediğimiz detayları ancak bir fırsat bulunca fark edebildiğimizi de değinen senaryo Magritte ‘nin “reproduction prohibited” resmindeki gibi aynaya baktığımızda hep gördüklerimizin dışında olanların anlatımıyla aynı şekilde.

İzlemekten keyif alabileceğim tek gerilim filmlerinin Hitchcock’a ait olduğuna beni inandıran film.

merwe dedi ki...

Bir Alfred Hitchock filmi olan Arka Pencere nin afişine baktığımızda filmin tüm içeriğini görebiliyoruz.insanların hayatlarını röntgenleyerek zamanını geçiren James,komşularının özel hayatlarını açık perdelerden izleyerek takip etmekte ve kendince bunlara anlam yüklemektedir .Rene Magritte nin eseri olan “unexpectedanswer” ise kapalı kapılar ardındakilerin de görülebildiğini,görünenlerle bir hayal dünyası yaratıldığını bizlere anlatmaktadır.

erkan cırban dedi ki...

Fotoğraf sanatçısı jeffries kırık olan ayağından dolayı evine hapsolmuştur.Dünya ile tek bağlantısı penceresidir.Vaktinin çoğunu, elinde dürbünü ile çevre dairelerde yaşananlara ayırır.Her dairede farklı bir hayat sürmektedir.

Genç kız mutfak işlerini yapmakta, dairenin birine yeni evli çiftler taşınmaktadır.Buraya kadar olanlar gundelık hayat içinde devam eden olaylardır.Fakat gördüğü bir olay karşısında irkilir.Dairenin birinde bir cinayet işlenmiştir.

Başkasının dairesini gözetlemenin omuzlarına yüklediği ahlaki sorumluluğu sorgular.Aynı şekilde bunu seyirciyede sorgulatır.Fakat bizi büyüleyici şekilde bu olaya dahil eder.Bu sorgulama devam ederken insan içgüdü ve merakıyla hemşiresi ve sevgilisinide dahil eder.Başta karşı çıkmalarına rağmen sonra büyük merak ve heyacanla bu olayın aydınlatılmasına katılırlar.

Rene Magritte’ın Reproduction Prohibited adlı eserınde olduğu gibi filmde kendimizi sorgulamıza sebep oluyor.Zaman zaman bu esprili bir dille yapıyor.

Emel Çiçek dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Emel Çiçek dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Emel Çiçek dedi ki...

İyi bir fotoğraf çekebilmek uğruna yarış pistine atlayıp bacağını kıracak kadar aktif bir yaşam süren fotoğrafçı Jeff son 6 haftadır kırılan bacağı nedeniyle 2 odalı küçük, kiralık dairesinde hapis kalmıştır. Film dairenin yaşama mekanının baktığı avludan görüntülerle başlar. Haraketli bir hayat sürmeye alışkın olan Jeff kendisi için uzun bir zaman olan 6 hafta boyunca, dünyaya bakabildiği tek açıklık olan penceresinden avlu ve etrafındaki konutları bir fotoğrafçı detaycılığıyla izleyerek oyalanmaya çalışmıştır. Ev hapsine mahkum olan Jeff’in oturma odasının penceresinden görebildiği tek dünya; avlu, avluyu şehrin haraketli hayatının son sürat aktığı caddeye bağlayan ufak bir aralık ve etrafındaki konutların pencere açıklıklarından algılandığı kadarıyla komşuların günlük yaşantılarıdır. Bu pencereler komşu hayatların mahremiyetine açılan birer kapıdır adeta. Ki bu bize ardındaki karanlığı ancak üzerindeki boşluktan algılayabildiğimiz Rene Magritte’nin expectedanswer resmini anımsatır. Bu tekdüze yaşantısını kıran birkaç ziyaretçisinden biri olan genç, güzel ve çekici Lisa, Jeff’in aksine yerleşik hayatın bütün konforuna düşkün, her defasında birbirinden farklı son moda şık kıyafetler giyen ve damak tadına düşkün biridir. Zıt yaşam tarzlarına, aralarında geçen fikir çatışmalarına rağmen birbirlerinden vazgeçemeyen bu ikili birbirlerinin çekim alanından uzaklaşamamaktadırlar. Rene Magritte’nin lovers adlı eserindeki yüzlerinde birer örtü olmasına rağmen öpüşen çifti gibi onlarda kimliklerine baskın gelen bir dürtüye kapılmışlardır. Aralarındaki aşkın kim olduklarıyla veya hayattan beklentileriyle hiç ilgisi yoktur.
Yine pencere önünde geçirdiği yağmurlu bir gecede kırılan cam sesinin ardından duyduğu kadın çığlığıyla başlayan olaylar zinciri Jeff’in dikkatini çeker. Karşı komşusu olan çiftin evinde dürbün ve teleobjektif ile detaylarına vakıf olabildiği enteresan gelişmeler yaşanmaktadır. Jeff’in gördükterinin toplamından çıkardığı anlam adamın karısını öldürüp Rene Magritte’nin ayrı ayrı çerçevelenmiş çıplak kadın vücut uzuvlarından oluşan eternal evidence eserindeki gibi parçalara ayırarak bir valiz içerisinde evden çıkardığıdır. Şüpheleri üzerine aralarında eski arkadaşı olan polis memuru Tom’unda olduğu etrafındaki herkesi konuya bir şekilde dahil eder. Başkalarının da müdahil olmasıyla beraber kontrolden çıkan durum katil komşunun Jeff’in varlığını ve dairesinin yerini öğrenmesi ve onu ortadan kaldırmaya çalışırken yakalanmasıyla sonlanır. Avcıyken hiç beklemediği şekilde ve konumu sabit olduğu halde aniden av durumuna düşen Jeff’in kendisini içinde bulunduğu durum yine Rene Magritte’nin aynada kendi ensesini gören adam reproduction prohibited resmindeki gibi beklenmedik ve şok edicidir. Adeta her seyircinin de bir seyircisi olabileceği gerçeğini yüzümüze vurur.