3 Aralık 2008 Çarşamba

Gattaca ve Jerome'ın evi:

6 yorum:

ezgimim dedi ki...

Ethan Hawke (Vincent Freeman) , Uma Thurman (Irene Cassini) , Jude Law (Jerome Eugene Morrow) , Gore Vidal (Müdür Josef) , Xander Berkeley (Dr. Lamar) , Jayne Brook (Marie Freeman) , Elias Koteas (Antonio Freeman)

21. yüzyılda genetik mühendisliği çok gelişmiş ve bilimsel olarak kusursuz insanlar yaratılmaktadır. Özel pozisyonlar için yetiştirilen bu yeni süper insan ırkı yüzünden, normal yollardan dünyaya gelmiş insanlar işsiz kalmakta ve ikinci plana itilmektedir.

Aslında çok da geç olmayan bir dönemi anlatan bu film genetik mühendisliği alanındaki gelişmenin ortaya çıkardığı sınıflaşmanın mekanlar ve yaşayış tarzları üzerindeki etkisini gözler önüne serer. Bu filmde mekan ve mimarlık bir arka fon oluşturmaktan çok daha fazlasıdır.Kavramsal ve tasarımsal önemli bir rol oynar.Bize o dönem hakkında gerekli bilgiyi ,ipuçlarını, ideolojileri verir.
Mekan filmin kopmaz bir parçasıdır. Gattaca ,Jerome’nin evi güneşin doguşunu izledikleri panellerin bulunduğu alan,tünel…. Gattaca bir uzay ve bilim merkezidir, teknolojinin getirdiği bir takım yeniliklerle sanki makine içinde geçen bir yaşam metalin ve metalin soğuk renginin hakim olduğu soğuk mekanlar.Görevlerin devamlı gözetim altında tutulduğu disiplin anlayışı ofislere, çalışma ortamlarına da yansımış.Tuhaf olansa izleme, gözetleme, şeffaflık söz konusu değil.Gizli kamera kavramı yok. Sadece moleküler biyolojinin getirdiği birtakım tanıma ve analiz yöntemleri ki aksi taktirde cinayet daha kolay saptanırdı.Gattaca’nın iç mekanlarında kullanılan soğuk metalikliğe karşılık yarı açık ve açık mekanları daha soft renkler içeriyor. Fakat burada da insana baskı yapan renk degil mekanların insan boyutuna göre oranları oluyor.Rengin sağladığı yumuşaklığı mekanın ezici etkisi hafifletiyor.Buna örnek olarak İrene ve Vincent’in Uzay’a gönderilen roketleri izlemek için çıktıkları mekanı gösterebiliriz.
Diğer ilgi çekici mekan ise Jerome’nin evi hatta Gattaca’dan da daha ilgi çekici bulunabilir. Çünkü Gattacakonumu geregi bu şekilde inşa edilmeyi gerektiriyordu beklide ama Jerome ‘nin evi normal bir evden daha fazlası ,hatta o zamanki ev anlayışından dahi.Bir ev, bir laboratuar ve bir ocak kombinasyonu.Ki bu kombinasyonda laboratuar ve ocağın gizlenmesi gereklidir.Çünkü oynadıkları oyun hiç de masum değildir. Tasarım olarak üst kat normal bir yaşama mekanı ,alt kat ise çalışma ortamı ve ocağın bulunduğu bölümlerdir.Asansörsüz bu yapı ayakları tutmayan Jerome için zaman zaman sorun olmaktadır.Alt kat dikkat edilirse çalışma ortamının gerektirdiği disiplinden midir bilmem Gattaca’daki mekanlarla benzerlik göşterir loş ve kapalı mekanlar.Ocak mekanın diğer bir ilgi çekici elemanıdır.Vincent ‘in kendi benliğini ele verecek olan DNA sını taşıyan ölü derilerinden kurtulup onları yakarak yok ettiği kısımdır, ama bu kısım başta bu işlev için kullanılırken aslında diğer yok oluşlara da sahne olacaktır.Yine bu filmde de hayatı bir takım şeylerle sınırlanmış olan kahramanımız var Jerome ve tekerlekli sandalyesi.Hayatın ona verdiği bu özür onu kendi iç dünyasına kapatmıştır.Birşeyler başarmak ister işte bu noktada Vincent devreye girer, onun eli kolu ayağı olur.Aslında Jeromun bedeni Vincent’in düşleriyle yaşamaktayız.Fakat iki mekanizmanın kesiştiği nokta Vincent ‘dır.
Mimari metaforlar açısından incelediğimiz bu filmde saklı olanları bulmuyoruz çünkü bilim kurgu kategorisinde yer alan bu filmde mimarlık bir kavram değil filmde yer alan bir oyuncudur adeta.

Pinar Ercan dedi ki...

İnsan genetik yönden ne kadar oynanırsa oynansın ruhunu asla kaybetmiyor.İnsanın kimliğini geninin oluşturduğu bir dünya.İnsan her zaman insan her zaman hırsları ve duyguları tavır değiştirse de yine de var.

İnsanları sadece fiziksel özellikleriyle değerlendiren bir toplum yapısı.İş görüşmesi yerine biyolojik testler.
İleri dönemdeki modern mimariyi de ele alan 97 yapımı filmde insan ölçeğini ezen yükseklikler,geçilen büyük açıklıklar,farklı aydınlatma sistemleri gibi unsurlara özen gösterilmiş.Ayrıca Irene‘nin cam cepheli evi de buna büyük bir örnek.Çünkü insan gücünün ve teknolojinin yapmakta zorlanılacağı düşünülen mimari elemanlar üzerine gidilmiş.

Araştırma binasındaki aydınlatma elemanlarının gezegenlerden esinlenilerek dairesel formlarda yapılması bana insanların soyutlama anlayışlarınında makineleştiğini düşündürdü.Ayrıca teknolojideki bu denli ilerleme olmasına rağmen arabaların gelişmemiş olması belki de ince bir detayın atlanması.

Jerome’un evi ;
Büyük bir revanda,oldukça yüksek tavanlı geniş yarı açık mekanlı bir konut veya apartman girişi görüyoruz Merdivenin spiralliği insana ; gen üzerinde bu kadar oynanılan bir dünyada DNA ZİNCİRİ'ne bir gönderme mi acaba diye düşündürtüyor. Veya Jerome’un bu üstün özelliklerine rağmen insanın hala insan olduğunu ve bir kazadan sonra merdiven çıkamayacak hale gelebilmesine halen çözüm bulunamamış olmasına mı yoksa?
Açık planlı bir ev.banyo ile salon kısmı arasında herhangi bir ayrım göze çarpmıyor veya özellikle çarptırılmıyor.Brüt beton duvarlar teknolojinin ilerlemesine ve insanlığın makineleşmesine ve bu tür daha soğuk hisler taşıyan mekanlarda yaşama isteğini vurguluyor.Şerit pencereler.dış dünyaya çok fazla açılmayan bir bodrum katına kendini kapatan yukarı asla çıkmayan bir insan Jerome.Bir nevi kendine ve bu düzene kızgın sanki.
Filmde tarihin kesin olarak verilememesinin de güzel bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum.İzleyiciyi bu türlü bir zamanı anlatan bir film için düşündürmeye sevk eden bir yol.

Vincent hayatını önce kardeşiyle sonrada bu tür insanlarla yarışarak geçirdi.Sonunda da istediğini aldı.Zaman ilerlese de insan tutkularından asla vazgeçmeyecek.
Bir hedef üzerinde ne kadar çalışılırsa ve istenirse başarılmamasının imkansız olduğunu vurgulayan bir son.O dünyaya ait olmadığını bildiği halde uzaya giderken oradan uzaklaşmanın ona zor geldiğini söyleyen Vincent ; belki de gerçekten ait olduğu yere gittiğini düşünüyor.

Unknown dedi ki...

Film bir distopya öyküsüdür ve gelecekte bilimle birlikte ırkçılığın nasıl değişim göstereceğini anlatan bir kurguya sahiptir.
21. yüzyılda genetik mühendisliği çok gelişmiş ve bilimsel olarak kusursuz insanlar yaratılmaktadır. Özel pozisyonlar için yetiştirilen bu yeni süper insan ırkı yüzünden normal yollarla dünyaya gelmiş insanlar ikinci plana itilmektedir. Onlardan biri olan Vincent (Ethan Hawke) astronot olmayı amaçlamaktadır fakat normal yollardan bu imkânsızdır. Ancak şirkette temizlikçi olarak çalışabilmektedir ta ki Jerome’nin (Jude Law) kimliğine bürünene dek.
Filmde bu olayların geçtiği iki ana mekân vardır. Bunlardan ilki Gattacadır. Gattaca ismini dna zincirini oluşturan nükleotidlerin isminden almıştır ve bu bina Frank Lloyd Wright’ın en büyük yapısı olan Marin County Civic Centre’dir. İç mekânı, kullanılan malzemesi, heybeti ve filmde Vincent ile Irene’nin (Uma Thurman) yürüdüğü yapının devasa kemerli cephesinin önünün gerçekten gelecek zaman için mümkün olabileceği insanı düşündürüyor.
İkinci mekân ise Jerome’nin evi. Bu evde ilk dikkati çeken dna sarmalı şeklindeki merdiven oluyor. Onun dışında binanın ilk katıyla ikinci katı arasındaki düzende büyük farkların oluşu göze çarpan diğer unsurdur. Binanın ilk katı tamamen bir konutun gelişiminden bağımsız, laboratuar şartlarını içeren birimleri barındırırken (soğutucu odalar, ocak vb) ikinci katı ise gerçek bir konut tipini yansıtmaktadır. Kat yükseklikleri de bu mekânların farklı kullanımları dolayısıyla değişkenlik göstermiş bir unsurdur.

Göktuğ dedi ki...

İnsanın hayallerini gerçekleştirme uğrana verdiği mücadeleyi esas alan bu film mekansal açıdan insanın yeryüzünü aşarak gökyüzünü kullanmaya başlamasına yönelik çalışmalara vurgu yapmaktadır.

Göktuğ

Emel Çiçek dedi ki...

Senaryosu ve yönetimi 'Truman Show' filmi ile 'En İyi Orijinal Senaryo' dalında Oscar'a aday gösterilen Andrew Niccol'ün elinden çıkmış olan film, insanların genetik kodları ile sipariş üzerine hazırlanmış ‘seçkin tabaka’ veya doğal yollarla döllenmiş ‘geçersizler’ olarak sınıflandırıldığı, DNA'ların analiz edilerek insanların yaşamda nereye ait olduğuna karar verildiği yakın bir gelecekte geçiyor. Bu kurgulanmış disütopik dünyada kişilerden sanki birer meta, tüketilen birer ürünmüşler gibi “ genetik referansları kusursuz, son kullanma tarihleri inanılmaz uzun süreli” gibi repliklerle bahsediliyor. İşte Vincent, bu dünyada yaşamaya çalışan bir doğal döllenme ürünüdür, yani bir geçersizdir. Hayali çocukluğundan itibaren içinde bulunduğu düzen nedeniyle saygısını yitirdiği bu dünyayı terk edip uzaya gidebilmektir. Bunun yegane yoluysa doğru DNA dizilimine sahip olmaktır. İllegal yollardan, aslında mükemmele yakın bir DNA dizilimine sahip fakat kaza sonucu sakat kalmış, genetik kodlarını satmak isteyen Jerome adında bir 'geçerli'yle tanışır. Hatta tanışmalarını sağlayan aracı kişiyle Vincent’in aralarında geçen konuşmada ta ki Vincent ikna olana dek, Jerome’nin hemen yanı başında olmalarına rağmen sanki o bir insan değilmiş de vitrindeki bir ürünmüş gibi ondan bağımsız ve pazarlama tadında sürer diyalog. Jerome'un kan, idrar ve saç örneklerini kullanan Vincent kendine yeni bir kimlik edinerek hayalini kurduğu Gattaca Uzay Birliğin’deki işe kabul edilir. Film içerisinde Vincent kendini ‘yaygın olan deyimle ben bir ödünç merdivendim, yani Jerome Marrow kılığında bir dejenere’ cümlesiyle tanımlar. Film boyunca DNA formundaki merdivenlerle ulaşılan çeşitli üst mekanlar söz konusudur. Bunlardan ilki Vincent’in ailesini, ‘geçerli ‘ bir oğula kavuşturan yapay döllenme merkezine ulaşan spiral merdivendir. İkincisi ve sınıf farkını özellikle vurgulayanı ise Jerome’nin evinde geçersiz alt sınıfın ait olduğu bodrum kat ile seçkin tabakanın ait olduğu yaşama katı arasında geçişi sağlayan spiral merdivendir. Dedektifin eve baskına geldiği sahnede merdivene olan vurgu en üst noktaya ulaşıyor. Jerome sürünerek bodrumdan aslında ait olduğu ama durumu nedeniyle kullanamadığı yaşama katına çıkarken Vincent da gerçekte ait olduğu yer olan bodrum katında tedirginlik içinde olacakları bekler. Bir kez daha kişiler sistemin onlara dayattığı konumlarını alır. Dedektifin evden ayrılmasıyla Vincent yavaşça Irene ve Jerome’nin de olduğu yaşama katına çıkarken Jerome ile aralarında durumu ortaya koyan şu diyalog geçer;
Vincent: Nasılsın Jerome?
Jerome: Fena değil Jerome.
Vincent: Sen buraya nasıl çıkabildin?
Jerome: Aslında yürüyebiliyorum ama sakat numarası yapıyorum.
Gattaca ise adını DNA zincirini oluşturan nükleotidlerden almıştır ve bina Frank Lloyd Wright’ın modern mimarının yalın keskin geometrik tarzıyla tasarlanmış en büyük ebatlı yapısı olan Marin County Civic Centre’dir. Bedenin tasarlanabileceğini ama kaderin ve insan ruhunun asla göz ardı edilemeyeceğinin vurgulandığı film boyunca, bu fikre tezat, tek tip çalışanları, çalışma masalarının birbirini tekrarlayan ritmik düzeni, neredeyse mekanik diyebileceğimiz iş akışıyla özellikle Gattaca Binası başta olmak üzere mekanlar daki yüksek tavanlar, insanı ezen boyuttaki yapı blokları, devasa kemerler ve tüneller arka fonu oluşturmaktadır. Mimari aracılığıyla oluşturulan bu atmosfer film boyunca kurgulanan dünyanın seyirciye aktarılmasında göz ardı edilemez bir rol oynamıştır.

emreaksakal dedi ki...

Gattaca: Geleceğin dünyasındaki uzay araştırmaları merkezi.

Yönetmen ve senarist olarak Andrew Niccol imzasını taşıyan film, gelecek dünyasının genetik bilmini konu alan ve içinde gerilimi de barındıran bir bilim kurgudur.

Vincent (Ethan Hawke), genetik bilminin son derece geliştiği bir zamanda normal yollarla dünyaya gelmiş (god child) bir "geçersiz"dir. Çocukluktan itibaren uzaya olan merakı gittikçe büyümektedir ve uzaya yolculuk hayalinden vazgeçemez. Ailesi ise "olası" kalp rahatsızlığı v.s. sebeplerden ötürü Vincentin bu hayalinin asla gerçekleşmeyeceğine inanmaktadır. Üstelik gen tasarımcılarının ürünü olan ağabeyi Anton'un üstünlüğü ile gurur duyan ailesi, Vincent'ın karşılaşacağı toplumsal ırkçılığın ilk ışıklarını saçmaktadırlar. Bedensel olarak nerdeyse kusursuz olarak dizayn edilmiş insanlara önceden verilemeyen tek şey ise kaderleri. Vincent kararlılığı ve azmi ile aşılamayacak hiçbir engel olmadığını bize gösteriyor. Geçersiz insanların düşünemeyeceği (!) yasadışı kimlik değiştirme yöntemi ile Jerome Eugene Morrow'un (Jude Law) kimliğini satın alarak hayallerini süsleyen, önceleri bir geçersiz olarak anca temizlikçi olarak girebildiği Gattaca'ya pilot olarak girmeyi başarıyor. Çalışma arkadaşı Irene (Uma Thurman) ile duygusal yakınlaşma yaşıyorlar ve uzaya yolculuğuna az bir zaman kala Gattaca müdürünün öldürülmesi ile birlikte kimliğini gizli tutmak adına bir kovalamacanın içine giriyor.

Andrew Niccol, çok düşük bir bütçeyle ve izleyicileri sıkmadan nasıl bir bilimkurgu çekilebileceğini bize göstermiş. "Gelecek" kavramını seyircilere anlatabileceği en güçlü lisanlardan biri olarak da mimariyi seçmiş.
Filmin ilk başlarında gördüğümüz Freeman ailesine ait olan ev, günümüz alışılagelmiş konut mimarisi özellikleri taşıyor ve bu şekilde "geleceğin geçmişi" vurgulaması yapılıyor. Onun haricinde, asıl konunun geçtiği dönemdeki yapılarda genel olarak insan ölçeğini hiçe sayarcasına devasa iç mekanların vurgulandığını söyleyebiliriz. Günümüz modern mimarisi özelliklerini görebildiğimiz yapılarda masif yüzeyler ve brüt beton sıklıkla göze çarpıyor. Jerome Eugene Morrow'un evi ise alışılmışın dışında bir yapıya sahip. Andrew Niccol'un filmin başından itibaren çoğunlukla çerçeve içine aldığı spiral merdiven öncelikle Freemanların ikinci oğullarını dizayn ettikleri DNA merkezinde, sonrasında Jerome'un evinde sürekli olarak göze çarpıyor. Bu da spiral yapıya sahip olan DNA zincirine gönderme mi yapıyor sorusunu akıllara getiriyor.

Jerome'un evi, yaşama mekanlarının olduğu giriş katı ve kimlik değiştirme için gerekli olan düzeneklerin bulunduğu bodrum katından oluşuyor. Bodrum katında ise aletler, banyo ve Vincent'in kişisel kalıntılarının yok edildiği ocak göze çarpıyor. Giriş katındaki yatay pencereler dikkat çekiyor. Brüt beton da vurgulanmaya devam ediliyor. Irene'nin evi ise deniz kenarında, modern çizgiler içeren bir yapı. Denize bakan cephesinde konumlandırılmış yatak odasının şeffaf yüzeyi manzarayı güçlü bir şekilde yaşatıyor. Şeffaf yüzeyin hemen yanında bulunan yatak ise sanki sahilde uyanıyormuş hissi veriyor.

Filmde büyük ölçüde geçmişe gönderme yapılmış. Özellikle arabaların dizaynı klasik otomobillere çok yakın ve bu da günümüz otomobil tasarımcılarının klasik çizgilerle modern çizgileri birleştirme çabalarına bir gönderme gibi duruyor. Ayrıca Vincent'in ve Irene'nin yemek yediği mekanda çok yüksek ve klasik üslupla süslenmiş tavanlar, işlemeli başlıkları olan yivli kolonlar olmasına karşın şeffaf bölücü elemanlar ve neon lambalı masa aydınlatmaları kullanılarak geçmiş-gelecek sentezi, neo klasizm ile teknoloji birleştirilerek vurgulanmış. Belki de teknoloji ne kadar gelişse de özümüzden, geçmişimizden kopamayacağımız mesajı verilmek istenmiş.

Son olarak, film bittikten sonra "cast" bölümünde ve teknik ekipteki şahısların hepsinin isimlerinin "gattaca" yı oluşturan g, a, t ve c harflerinden en az birini barındırdığı, bu harflerin renkleri değiştirilerek bize gösteriliyor.